Bayram tatilini
tamamladık, trafik pek çok yerde
durma noktasına geldi ve yollar da tatil süresi içinde denetimler sıkı bir şekilde yapılsa bile bir
işe yaramadı. Yine bize bir şey olmaz
dedik ve yine yol kurbanları gazete manşetlerindeki yerini aldı. Yine dikkat
etmedik, yine hızımızı artırdık, yetişmek için gaza bastık, hatalı sollamalar
yaptık, radar yoksa gideriz dedik, yorgun uykusuz araç kullandık. Sonuç, aynı
manşetler ve aynı haberler yine
yayınlandı. Basın 1-2 gün daha haber yapar ve
unutulur gider, bir sonraki bayram yine aynı tekrar…
Kaza demeye devam
ediyoruz ve her gün, her bayram aynı manşetler gazetelerde yerini alıyor! Biz
trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa
yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya
neden olursunuz, hızınızı kontrolsüz
şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız. En basit önlem olan emniyet kemerinizi
takmazsanız, çarpışma sırasında
yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine
çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Yani tüm
bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Doğan haber Ajansının
haberine göre 25-30 Temmuz tarihleri arasında meydana gelen trafik
çarpışmalarında 109 kişi hayatını kaybetti, 852 kişi de yaralandı. Bu rakam
sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor, hastanede ya da daha sonra hayatını
kaybedenler bu rakama dahil değil ve uzmanların gerçek rakamın 3 katı olduğunu
söylüyor.
25 Temmuz Cuma: 10 kişi
öldü, 75 yaralı.
26 Temmuz Cumartesi: 17
kişi öldü,
107 kişi yaralandı.
27 Temmuz Pazar
(Arife): Aralarında 4 kişinin yaşamını yitirdiği İstanbul’daki halk otobüsü
yangınının da yer aldığı onlarca kazada ise 20 kişi öldü, 133 kişi yaralandı.
28 Temmuz Pazartesi
(Bayramın 1’inci günü): 18 kişi öldü, 380 kişi yaralandı.
29 Temmuz Salı
(Bayramın 2’nci günü):
23 kişi öldü, 75 kişi
de yaralandı.
30 Temmuz Çarşamba
(Bayramın 3’üncü günü): Dönüş çilesi başladı, kazalarda da can kayıpları oldu.
Dün saat 17.00 sıralarına kadar meydana gelen kazalarda 21 kişi öldü, 82 kişi
de yaralandı. DHA
Resmi rakamlara göre
109, uzmanların görüşüne göre 327 kişi yok olup gitti. 852 kişi de yaralandı,
bir de yaralıların içinde hayat boyu kalıcı sakatlıklarla baş edecek olanlar
var. Fevr’in (Avrupa Trafik Mağdurları
Federasyonu) yapmış olduğu bir araştırmaya göre, yaralanmalı çarpışmalarda, her yıl kayıp
sayısı kadar, kalıcı sakatlığa maruz kalan
ve ömür boyu sakatlıkları baş etmeye çalışarak, hayata tutunmaya çalışan
mağdurlar oluşuyor. Yani bu bayram için 327 kişi de kalıcı sakatlıkları ile
hayatına devam edecek. Aynı araştırmada, trafik çarpışmasında yakınını
kaybedenlerden, ilk 3 yıl içinde 1/3
oranında intihar, %62 oranında kalıcı travma gözleniyor. Bir de çarpışma
sonrası yaşanan yargı, sigorta ve rehabilitasyon süreci bulunuyor. Bunların hiçbiri göz önüne alınmıyor, bu
insanlar çarpışma sonrasında ne oluyor? Nasıl haklarına ulaşmaya çalışıyor?
Haklarına ulaşabiliyor mu? Bütün bu sorunlarla baş edebilecek güçleri kaldı
mı? Sadece gazete manşetlerinde kalıyor
ve unutulup gidiyor, insanlar yıllarca mahkemelerde uğraşıyor ya da baştan
“nasıl olsa bir şey olmayacak” diyerek dava bile açmıyor.
Kimdir Trafik
Mağdurları?
Trafik mağdurları,
trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk
ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride
kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her
evde…
Resmi olmayan rakamlara
göre ülkemizde, yılda 10.000 kişi yollarda hayatını kaybediyor ve binlerce kişi
de yaralanıp, kalıcı sakatlıklarla hayatına devam ediyor. Trafik Kazalarını
Önleme Derneğinin araştırmasına göre Türkiye’de her 11 aileden biri trafik mağduru.
Trafik çarpışmaları ve
çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok
koldan oluşuyor. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık
gösteriyor. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı
uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma olduğu anda
hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile
karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir. Ölümlü
ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma
dosyasını hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri
Bakanlığı ile muhataptır.
Polis soruşturması
bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile
karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada
yol kusuru varsa Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Belediyeler
de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun,
çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların
mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde yanlış
yorumlanan kadermiş anlayışı, yargı sürecinde hala devam etmekte, giden gitmiş,
kalanı kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini
göstermektedir. Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve
hakim takdirinde bir karar olduğu için de, basit bir trafik davası olarak
görülmeye devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerde çarpıp kaçmak, “yaşam hakkı
ihlali” olarak yargılanmaktadır. Oysa çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli
olarak bir insanın yaşam hakkını ihlal etmektir. Hukuk davasında çıkan
tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşımı sonunda ödenmeden
yok olup gitmektedir.
Çarpışma sonrasında
alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek sürecinde de,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası
sakatlıklar vardır.
Uzun, yıpratıcı ve
çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı. Haklarımızı, bu haklara
nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl
haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz. Bizim için yani Trafik
mağdurları için yargı süreci kararları en önemli sorunlarımızdan birisidir.
Yollarımız eskisi
gibi değil, gelişmiş ülke standartlarında yollarda araç kullanıyoruz ama
sistemimiz, düşüncemiz, kendimize ve karşımıza saygımız henüz gelişmiş ülke
standartlarında değil ve bu dengeyi sağlayamadığımız takdirde ne yazık ki her
gün yollarda kaybetmeye devam edeceğiz.