Dünya Trafik Mağdurları Günün ardından hafta yine bol çarpışmalı başladı. Dün (20.11.2013)Güngören'de bir Minibüs hız ve sollama nedeni ile köprüden uçtu, 2 kişi hayatını kaybetti ve 2 de yaralı var. Olay anı ile ilgilenen medya hemen sonrasında haber yapmaya başladı. 2 gün önceki Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü zaten önemli değildi. Görüntü kayıtlı haberi sürekli gösterdiler ama bu gün unutulur gider. Minibüstekiler travmalarıyla, kayıpların yakınları acılarıyla, yaralılar tedavileriyle bir başlarına kalırlar.
Minibüsler denetlenecekti sürekli, yazılıp çizildiydi, ayakta yolcu almayacaklardı, sürücü eğitimleri verilecekti ama 3-5 yapıldı bitti. Belki bu gün yine yapılıyordur, yarın unutulur. Bizim takip etmemiz gerekiyor, biz talep edeceğiz ki, yönetenler yapacak. Şikayetlerimizi bıkmadan usanmadan söyleyeceğiz ki, çözüm yaratsınlar, Öyle bir şey olmaz nasılsa deyip, yürüyüp gitmeyeceğiz çünkü tüm kurallar ve denetimler bizim için koyuluyor. Eğer uygulanmayacaksa neden koyup boşa zaman harcıyorlar.
Pazartesi günü bir okula seminere gittim. Biraz karışıklık oldu başta, bana 11-14 yaş denmişti, katılımcılarım 7-9 yaştı. Arabayı park ederken 3 çocuk top oynuyordu, ben gelince içeri girmek zorunda kaldılar. Yaklaşık 1 saat boyunca "nereden geldi bu kadın?" bakışı ile baktılar. 7-9 yaş katılımcılarım şahane bir şekilde aynı anda konuşup, aynı anda soru sorup, aynı anda bağıra biliyorlardı. Öğretmenleri ise onlar sussun diye daha fazla bağırıyordu. Bağırış çağırış başladık, kuralların ne olmasını gereketiğini hepsi biliyordu, çocuktan al haberi derler ya, yaya geçidinde arabalar ne yapmalı diye sorduğumda birisi kalkıp, yavaşlamak gerekir ama annem de babam da hızlanıyor, annemin babamın yaptığı doğrudur örtmenim dediler. Üst geçit sevmediklerini, tellerden atlarken "spider man" olduklarını anlattılar. Hepsi hızlı araba kullanmak istiyor. Emniyet kemerini sadece ön koltukta takıyor. Anne ve babaları genelde direksiyonda cep telefonu kullanıyor, sadece bir kaç tanesi özellikle kulaklık kullandıklarını söyledi. Özel bir okuldu bu okul, konumu itibariyle tam virajın keskin yerinde ve akan bir trafikte giriş kapısı, Büyükşehir'e defalarca dilekçe verdikleri halde "trafik ışıklarını" koyduramamışlar. Eğlenceli bir sunum oldu, biraz sese zararlıydı, bağırarak konuşmak gerekiyordu ama beni tekrar çağırdı çocuklar, hatta sonuna doğru top oynayanlar bile yine gel dediler. Şimdi onlardan 2 tanesi ile radyo programı yapacağız, bunu da çok ciddiye aldılar, kim gelecek diye önce bir bağırtı oldu. Öğretmenlerinin seçeceğini söyleyince, taşlar ortaya döküldü. Saç çekenin kim olduğundan, sınıfı kirletene kadar bütün gizli kalmış herşey isim isim çıktı ortaya. Öğretmen seçince haber verecekler. Bu hafta sonu da trafikle ilgili dileklerini gönderecekler. Çok keyifli dilekler çıkacaktır sanırım. Hiç birisi sokakta oynamamış, sokakta tek başına yürümemiş, sitede oturanlar sadece bisiklete biniyormuş, diğerleri ancak hafta sonu anneleri ya da babaları parka götürürse biniyormuş. Ben çocukken diye söze başlamıştım ama hevesim kursağımda kaldı çünkü bir tanesi "örtmenim çok eski yani biz bilemeyiz o zamanları" dedi...
Dün "Çocuk Hakları" günüydü, trafik çarpışmalarında yaşamını yitiren her 100 kişiden 26'sı çocuk... Yılda 10.000 kişi desek, 2.600 çocuk yollarda hayatını kaybediyor. Oysa her çocuğun en temel hakkıdır "Güvenli yollarda yürümek". Çocuklar için ve kendimiz için "Güvenli yollar ve yasal düzenlemeleri"istiyorum. Siz de isteyin, sokağa adımımı attığım attığım andan itibaren yollarda kurban olmamak için isteyin.
21 Kasım 2013 Perşembe
18 Kasım 2013 Pazartesi
Trafik Mağdurlarını Anma Günü ve Sakarya’daki Minibüs Sürücüsü
Bizim için 7. Trafik Mağdurlarını Anma Gününü dün geçirdik. Bağdat Caddesi’ndeydik, Ankara ise
Kuğulu Park’ta. Ankara ilk etkinlik için çok heyecanlıydı ve çok da başarılı
oldular. Biz ise Şaşkın bakkal ışıkların yanında yolun kenarına ağacımızı ve
masamızı kurduk. Geçişe engel olmadık ama geride de değildik. Binlerce insan
önümüzden geçti. Kafalarını çevirip baktılar ama görmediler. Bazıları gördü ve “nasıl
olsa bu işler düzelmez” dedi, bazıları “bu iş çok fena” dedi, bazıları da
ilgilendi, dileklerini yazdı, uzun sohbet etti. Benim favorim bir beydi, yanıma
geldi ve bir kalem alabilir miyim dedi, buyrun dedim, ufak kağıt ile birlikte kalemi
verdim. Bu arada Fahri Trafik Müfettişi olduğunu söyledi, ben saf bir şekilde
kağıt ufak ise büyük kağıt vereyim size dedim, çünkü konu ile ilgili ya, belki
daha çok yazar diye. Verdiği yanıt ile bütün hayallerim yok oldu, çünkü “ben
sadece kalem istedim, ceza yazacağım da gördüğüm araçlara kalemim yok” dedi. Bunun üzerine bir şey dememek gerekirdi ama
ben de onun anlayacağı bir şekilde yanıt vermeyi uygun gördüm, “eğer kalem
istiyorsanız, trafik ile ilgili dileğinizi yazmanız gerekir” dedim. Yazdı, yazı
okunmuyor ama yazdı…
Yanımızda Cola standı vardı, fotoğrafını çektir kutuya
bastır gibi bir kampanya yapıyorlardı, önünde uzun kuyruklar vardı. Biz o
kuyruğa baktık kaldık. Yılda 8-10 bin kişiyi yollarda kaybeden bir ülkenin
vatandaşı olarak bir anda Cola şişesinin üzerinde resim olsam dedim…
Basın geldi, kameraları görünce insanlar toplandı,
yurdum insanının genel yapısı, görüş bildirmeyi, şikayet etmeyi sever ama çözümün
parçası olur musunuz diye sorduğunuzda, ben almayayım der. Bundan sonraki Anma
Gününde bir prodüksiyon şirketi ile anlaşıp birkaç kamera kiralayacağım ve en
azından televizyona çıkmayı isteyenler katılacaklar. Bir de gelecek yıl aşure
dağıtmayı uygun bulduk. Hem aşure zamanına denk geliyor hep, hem de bedava yiyecek
stantları hep kalabalık .
Bir de yakınlar var, konu ile ilgili olanlar, hep takdir
edip, takviye yapacağını düşündüğünüz zamanlarda
işi çıkanlar. En eğlenceli kısmı bu oluyor, etkinlik sonrası ya da öncesi
telefon susmuyor. “Çok gelmek istiyorduk ama ….. nokta noktanın devamı “lastik
patladı, yan yattı şeklinde “devam ediyor. “Çok önemli bir konu, biz de bu konunun
çok üzerinde duruyoruz. Terörden daha çok insanımızı çarpışmalarda
kaybediyoruz. Kanayan yara, acı tablo”
gibi cümle başları ile devam eden açıklamalar. Unutmayın ve hatırlayın, her yıl
kasım ayının 3. Pazarı Trafik Mağdurlarını Anma Günü.
Anma Günü için caddeye giderken Orhan Saat, Opsiyon
Haberde yayınlanan bir haber göndermiş, Sakarya’da bir minibüs sürücüsünün aldığı ceza haberi. “ Sakarya'da7 ayda, bir
ölümlü, 2 yaralamalı trafik kazası yapan, direksiyon başında uyuyup
bisikletliye çarptığı görüntülerle ülke gündemine giren O.G. isimli minibüs
şoförü, ölümlü kazadan 1 yıl 8 ay, direksiyon başında uyumaktan ise 2 ay 15 gün
ceza aldı. 3 ay süreyle ehliyetine el konması kararlaştırılan şoförün, cezaları
ertelendi.” Bu haber ilk yayınlandığında çok konuşulmuştu, dava öncesi, sürücü
açıklama yapmıştı “alkollü değilim yorgundum” diye. Özrü kabahatinden büyük
derler ya işte öyle bir şey… Ölümlü çarpışmadan 1 yıl 8 ay, uyumaktan da 2 ay
15 gün ceza almış. Bir de ehliyetine 3 ay süre ile el konmuş. Hiç mahkemeyi
işgal edip de zaman, para harcamasalardı daha iyi olurdu herhalde. İyi halden
ve sabıkasının olmaması nedeni ile de ceza ertelenmiş. Acaba bu kararı veren hakim hiç düşünmüyor mu?
3 ay sonra yeniden direksiyon başında olacak bu sürücü (tabi ehliyetsiz kullanırsa,
o başka!) ya alkolsüz ve yorgun olarak yine araç kullanırsa, kaç kişiye daha
zarar verecek? Ya da hiç mi aklına gelmez, benim karşıma çıkarsa bir gün
direksiyonda uyurken diye…
17 Kasım 2013 Pazar günü, Trafik Mağdurları Anma günü Bağdat
Caddesi ve Kuğulu Park dilek ağaçları, Cola standı, kalemi olmayan Fahri Trafik
Müfettişi , gelmek isteyip de işi çıkanlar ve Sakarya’daki minibüs sürücüsü ile
geçti bitti...
13 Kasım 2013 Çarşamba
Siz hiç yollarda en sevdiğinizi kaybettiniz mi?
Oğlunuzu,
kızınızı, eşinizi ya da dostunuzu, bir anda
“hoşçakal bile diyemeden” büyük bir sorumsuzluk ve dikkatsizlik sonucu
kaybettiniz mi? İnsan çok yakınını kaybettiği zaman, bir anda ne kadar çaresiz
olduğunu görüyor ve hiç bir şey yapamıyor.
Sadece boğazına bir düğüm takılıyor ve o düğümle yaşamaya alışıyor…
17
Kasım 2013 Pazar, Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü. Bizim boğazımızdaki bu düğümden
dünya üzerinde de milyonlarca insanda var. Herkesin bir hikayesi var, tadı
damağında kalmış ve yazılacak çok sayfası boş kalan... Yollarda hayatını
kaybeden ve yaralanan milyonlarca insanı her yıl kasım ayının 3. pazarı sevgi
ve saygı ile anıyoruz.
Gazetelerin,
bayram sonrası yer verdiği haberlerde yine aynı başlıklar vardı : “Yollar Kana Bulandı”, “Acı Tablo”… Uzun bayram tatilinde meydana gelen trafik çarpışmalarında,
131 kişi hayatını kaybetti, 6 bin 738
kişi de yaralandı . Bu rakam sadece olay anında hayatını kaybedenleri kapsıyor,
hastanede ya da daha sonra hayatını kaybedenler bu rakama dahil değil.”
Trafik
ve trafik çarpışmaları ülkemizin en önemli sorunlarından birisi. Yıllardır
sürüp gitmekte ve kanıksanmış bir sorun olarak da büyümeye devam etmektedir.
Trafik çarpışması ve sonrasında yaşananlar, her gün ortaya çıkan çözümsüzlükler
ise azalacağına , her geçen yıl daha da artıyor. Trafik çarpışmaları sonrası
özellikle adalet, sigorta, rehabilitasyon ve yargı sistemi trafik mağdurlarının
yaşam kalitesinin düşmesine neden oluyor.
Biz
trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa
yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı
ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek
şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız, en basit
önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında
artırırsınız ve birisine çarpıp kaçarsanız “bir
insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Biraz dikkat etsek, önce kendi
güvenliğimizi düşünsek, kendi sorumluluğumuzu anlasak ve bizim başımıza gelmez
demesek belki de yollarda bu kadar çok kayıp vermeyiz.
Teknolojinin
bu kadar geliştiği bir dünyada güvenli yolların hala sağlanamaması ve yol
kayıplarının-yol yaralanmalarının önüne geçilememesi bizim ülkemizin olduğu
gibi tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri.
Dünya
üzerinde herkes öncelikle yayadır. Her yaya güvenli yollarda erişim hakkına
sahiptir. Araçlar için yapılmış kuralların içerisinde, kaldırımlar bile araçlar
tarafından işgal edilmiş ve yayalar “Korunmasız Yaya” ya dönüşmüştür. Günlük
yaşamda bisiklet kullanımı teşvik edilirken,yollar aynı tehlike içerisinde
korunmasız yayalar ve bisikletliler için tehlike oluşturmaktadır.
Tüm
bu tehlikelere karşı, karar vericileri ve uygulayıcıları TRAFİK TERÖRÜNE karşı birlik olmaya çağırıyoruz.
1. Trafik
çarpışmaları sonrasında meydana gelen ölümler ve yaralanmaları bir ülkenin yol
güvenliğini belirler. Korunmasız
yayalar, bisikletliler ve Trafik Mağdurları olarak, Güvenli yollar istiyoruz.
2. Yollar
kamu malıdır ve insanlar arasında bir iletişim ağı oluşturur. Araçlara tanınan ayrıcalığın Yayalara
tanınmasını istiyoruz.
3. Yaya gecitlerinde yol hakkı yayalarındır.
Bekleyen yayayı gören ilk araç durmak zorundadır Öncelikli olarak okul ve
hastane gibi kurumların önündeki yaya geçitlerinden başlayarak, tüm yaya geçitlerinde acilen %100 güvenli geçiş istiyoruz.
4. Yol
kayıpları, yaralanmalar ve güvenli ulaşım,
bir insan hakları konusudur. Trafik
çarpışmaları sonucu meydana gelen ölümler ve yaralanmalar “İnsan Hakları
İhlali” olarak ele alınmalıdır.
5. En
önemlisi de cezalar caydırıcı olmalıdır. Mevcut yasada değişiklikler yapılmalı
ve ödül şeklinde cezalar uygulanmamalıdır. Verilen cezalar, mağdurların mağduriyeti daha da fazla
artırmakta, trafik çarpışması davalarında kapsamlı soruşturmalar
yapılmamakta ve bu da güvenilir adaleti engellemektedir. Ve Yasa Koyucuların ve
de yasaları uygulayanların cezaların caydırıcı olması için yeni bir düzenleme
yapmalarını, “çarpıp-kaçan”ları ve bu tip eylemlerin ikinci derecede cinayet ve
ikinci derecede cinayete teşebbüs olarak kabul gören yasal düzenlemelerin
yapılmasını ve uygulanmasını istiyoruz.
6. Trafik
mağdurlarına, uluslararası standartların sağlanması, rehabilitasyon, yargı ve
sigorta konularında gerekli desteğin Devlet tarafından verilmesi talep
ediyoruz.
Tüm karar verici otoritelerin ve siyasetcilerin
Trafik Çarpışmalarına karşı ortak bir çalışma yapmasını, Yaklaşan seçim
sürecinde, yerel seçim kampanyalarında trafik çarpışmalarının önlenmesi ile
ilgili projelerin yer almasını, Devlet
desteği ile her birey, kurum ve kuruluşun katılacağı ortak bir kampanya ile yol
kayıplarına karşı mücadele istiyoruz…
Trafik Mağdurları Kimdir?
Trafik
mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din,
dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve
geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık
her evde…
Trafik
çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot
gibi pek çok koldan oluşur. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada
farklılık gösterir. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı
uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma
olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık
Bakanlığı
ile karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir.
Ölümlü
ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma
dosyasını
hazırlar,
polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile
muhataptır.
Polis
soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet
Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer.
Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma Bakanlığı ve Belediyeler de trafik
mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma
sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini
daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde
kadermiş anlayışı Yargı döneminde hala devam etmekte, giden gitmiş, kalanı
kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini göstermektedir.
Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve hakim takdirinde
bir karar olduğu için de , basit bir trafik davası olarak görülmeye devam
etmektedir. AB ülkelerinde çarpıp
kaçmak, “yaşam hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır.“ Oysa çarpıp kaçmak bir
kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını ihalal etmektir. “ Hukuk
davasında çıkan tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşaması
sonunda ödenmeden yok olup gitmektedir.
Çarpışma
sonrasında alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek
sürecinde
de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası
sakatlıklar vardır.
Uzun,
yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı . Haklarımızı,
bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken
nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz.
Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü
Her yıl Kasım ayının 3. pazarı Dünya Trafik
Mağdurlarını Anma Günü, 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik
Mağdurları Federasyonu FEVR tarafından
düzenlenmeye başlandı. 26 Ekim 2005
tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından Trafik
Mağdurlarını Anma Günü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de
2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı. “Bir
ülkenin trafik kayıplarına ve yaralanmalarına
gösterdiği önem, yol güvenliğine verdiği önemi de gösterir.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)