13 Aralık 2013 Cuma

Malatya 6 kayıp, 4 yaralı ve Bölünmüş Yolda "Bariyer" olsaydı öğretmenler bu gün derslerinde olurdu.

5 ÖĞRETMEN VE 1 SÜRÜCÜ YOL KURBANI!
NEDEN DİYE BAKINCA İLK GÖRÜNEN “ BARİYER YOK

Yine bir ÇARPIŞMA  haberi ile güne başladık.
Malatya-Adıyaman karayolunda öğretmenleri taşıyan minibüs ile TIR’ın çarpışması sonucu meydana gelen kazada 6 kişi hayatını kaybetti, 4 kişi yaralandı.

Haberleri izledikten sonra  emniyet yetkilileri ile görüştüm.  Akşam hava kararmış, yol buz tutmuş. Asfalt bozulmasın diye tuzlama yapılmamış. TIR sürücüsü biraz hızlı seyrediyormuş. Araç kaymış ve karşı yöndeki yola geçmiş.  Servis aracı sakin,  seyir halinde kendi şeridinde. İçinde öğretmenler ve sağlık personeli varmış.  Birden TIR çıkmış karşısına ve çarpışmışlar.  5 öğretmen bir de servis şoförü hayatını kaybetmiş.  Ayrıca 4 de yaralı var.  Anneleri, babaları, eşleri, evlatları ve de öğrencileri yani onları bekleyenleri büyük bir yasa boğmuşlar.  Biz de sabah haberlerine 5 öğretmenin kaybı ile başladık.  Yol kurbanı olan 5 öğretmenin kariyerlerinin başlarında olduğunu ve çok genç olduklarını da haberlerden öğrendik.  Oysa onların da çok fazla hayali ve gelecek planları vardı. Onlar da “hoşça kal bile diyemeden” ve yol kurbanı olarak gittiler. Geride pek çok anı bırakarak ve yakınlarını trafik mağduru olarak…
Haberlere ve yayınlanan fotoğraflara bakınca ilk dikkati çeken yolda Bariyer olmamasıydı. Yine Trafik Sistemimize takılan umutlar ve yol kurbanları.  Bu sefer de bölünmüş yola BARİYER kurulmaması 6 kayıp ve 4 yaralıya neden oldu…

Oysa çok basit bir işlemdi, YOLUN ORTASINA BİR BARİYER KOYMAK.  Çünkü çarpışma her zaman olabilirdi. Yolda seyir halindeyken aniden bir yaya ya da hayvan çıkabilir, sürücü kalp krizi geçirebilir, yorgun olabilir ve böylelikle direksiyon hakimiyetini kaybedebilirdi. Bu durumlarda genelde araç, ya yolun kenarına düşerdi ya da karşı yöndeki yola geçerdi. Çok basit bir önlem bu aslında, trafik güvenliğini düşünerek yol yapmak için, olmazsa olmazlardan bir tanesi. Ben bir yol mühendisi ya da teknik eleman değilim ama çok basit bir mantık çerçevesinde düşününce eğer bir yol yapıyorsam ve bu yol da bölünmüş bir yol ise, bu durumda iki yönü ayırmak için ortaya bariyer koymam gerekir. Yolu yapan görevlilerin yapması gerekende buydu sadece.

Kısacası, basit mühendislik bilgisi ile, 110 km/s hız limiti olan (%10 toleransla 121 km/s) iki yönlü yol yapıyorsanız, ortasını birbirinden ayırırsınız! Böylelikle de öğretmenlerin ölümünü önlersiniz!!

Neden bariyer konmazın bir açıklaması  var mı acaba? 

Bölünmüş yollar yapıyorlar,  trafik çarpışmalarını  azaltıyoruz diye haberler çıkıyor  ama inandırıcı gelmiyor nedense..  6 şeritli yol yapıyorsunuz, ikiye bölüyorsunuz ve ortasına bariyer koymayıp, 120 km/s hızda seyreden araçları çarpıştırıyorsunuz! Yapılan yollar “Güvenli Yollardan” “ Ölüm Yolları”na  dönüşüyor.

Öğretmen yakınları haklarını ararken BARİYER olmaması konusunu  göz önünde bulundurarak yargının dayanılmaz yıpratıcı sürecine başlayacaklar. Yol kusuru davada mutlaka yer alacak ama hepimizin de göz önünde bulundurması gereken bir taraf var. Bu yolları hepimiz kullanıyoruz.  Biz kurallara uysak da bir şekilde trafik çarpışmaları oluyor. Yolların bariyersiz yada her hangi bir ayraç olmaması durumunda yüksek hızda araçlar çarpışıyor ve ölümlü çarpışmalar meydana geliyor. oluyor. Dün 3 kişi bugün 6 kişi, yarın kaç kişi??? Birgün sizi, bir gün bizi.. Tıpkı rus ruleti gibi..

BİLGİ NOTU

Karayolları Genel Müdürlüğü bölünmüş yollar yaparak trafik çarpışmalarını  azalttığını iddia ediyor. Belki de doğrudur ancak hızlı şekilde yolların döşenmesi (ki bir çok yolun projesi bile çizilmeden inşasına başlandığı ve bitirildiğini yine basın haberlerinden biliyoruz) karayollarının güvenlik bileşeninin ihmal edilmesi sonucunu doğuruyor.
Bölünmüş yol için seçili güzergahta önce 4, 6 veya 8 şeritli kocaman bir yol yapılıyor. Sonra yolun ortasına iki çizgi çiziliyor. Hız sınırı bazen 90 da tutluyor bazen de 110 da, bu toleransla birlikte polis denetimlerinde 100 ve 121 km/s anlamına geliyor. Bu hızda seyreden araçların herhangi bir durumda birisinin direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı yöne geçmesi durumunda ölümcül çarpışmalarla son buluyor. 

Kış aylarındayız,  yollar kaygan, buzlu.. Karayolları ekipleri çoğu zaman polisin tuzlama yap uyarısını takmıyor. Yolları tuzlarsak asfalt bozulur diyorlar. Son 10 günde bir çok meydana gelen çarpışmaların nedeni hep zemindeki buzlanma neticesi direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi. Bu durumda çarpışma kaçınılmaz oluyor. Ancak direksiyon hakimiyetini kaybeden aracın karşı yöne geçmesini engelleyecek olan da KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Basit bir önlem: mühendislik: bariyer konulması.
Ne eğitim, ne denetim gibi zorlu bir yanı yok bunun. Sadece mühendislik.
Bu tür yollarda bariyer neden bulunmaz? Bir yetkiliye soruyoruz, kış aylarında yolların kar temizliğinde zorluk yaşanıyor, bundan olabilir deniliyor. Bir tarafta insan hayatı, bir tarafta temizlik.

O kadar çok insan can veriyor ki bu bariyer eksikliğinden. Artık birilerinin buna bir DUR demesi lazım. Artık KARAYOLLARI yollarımızı güvenli yapsın. Bariyer koysun, öğretmenlerimiz insanlarımız ölmesin hayatlarımız umutlarımız sönmesin ne olur Karayolları ne olur!!!

Ve biz “kaza” kelimesini kullanmıyoruz!

Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız. En basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. 
Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.







Mağdur Hakları Paneli ve Trafik Mağdurları…

11 Aralık 2013 Çarşamba günü TBMM’de İnsan Haklarının Unutulan Parçası “Mağdur Hakları” Paneli gerçekleşti. Ben de panelde konuşmacıydım, panelde konuşan tek mağdur bendim, Trafik Mağduru. Meclis İnsan Hakları Komisyonu gerçekleştirmiş paneli, Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları Daire Başkanlığı ile ortak olarak. Genelde akademisyenler ve bürokratlar söz aldı, mağdurların haklarının gözetilmediği konusunda hem fikirler ve sanığa tanınan ayrıcalığın artık mağdurlara da tanınması gerektiği konusu da, ayrı ayrı hepsinin sunumunda yer aldı. Genel olarak geç de olsa bu fikrin yerleşmesi oldukça umut verici ama yine “cek” ve “cak”larla giden bir paneldi, mağdurlar açısından bu gelişmeler ne zaman hayata geçer? Bürokrasinin nerelerine hangi haklar takılır onu zaman içinde göreceğiz.

Meclis basını açılışta yoğundu, Meclis Başkanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve Milletvekilleri açılışta yerlerini aldılar. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı,  kadına yönelik şiddet konusunda, yeterli olmadığını belirterek yapılan çalışmaları aktardı. Hakim ve savcılar sözlerine bize kimse teşekkür etmiyor diye başladı. Evet kimse bir hakime ya da savcıya teşekkür etmiyor çünkü yargılama yaparken en önemli etkeni yani “insan”ı  göz ardı ediyorlar, görmüyorlar bile, sadece maddi hata üzerinde yoğunlaşarak davalarını tamamlıyorlar. Açılış sonrası ara verildi ve salonda bir boşalma oldu, öğle arasından sonra ise panel salonu iyice boşaldı ve dolu koltuklar parmakla sayılmaya başlandı. O sırada zaten Meclis salonunda küfür sendromu varmış, çıkınca öğrendim. Benim en çok garibime giden, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun bir etkinliği olmasına rağmen komisyon üyelerinden katılanlar sadece iktidar partisiydi. Muhalefetten bir tek kişi katılmamıştı. Mağdurlar açısından önemli olan ve yasa çıkması için milletvekillerine gereksinim olan konuda bile birlik yoktu. Meclis, en başından unutmuştu "İnsan haklarının Unutulmaz Parçası" olan Mağdurları...

Ben en son sunumu yaptım, salonda parmakla sayılan kalabalık yıkılma noktasındaydı artık, benim rakamlarımı ve örneklerimi sanki ilk kez duyuyorlar gibi şaşırdılar. Çünkü trafik çarpışmaları ve trafik mağdurları halının altına süpürülüp geçiştirilen bir sorundu her zaman için.


Rakamlarla başladım söze,  
Rakamların karmaşık şeyleri daha kolay anlamamıza yardımcı olduğu söylenir. Biz trafik mağdurları için durum tam tersidir. Bence, rakamlar, çoğunlukla her şeyi sıradanlaştırıyor. Bir örnek, 28 yılda, Teröre 40 bin kurban! Verdik.  Oysa sadece 2012 yılında Türkiye’de meydana gelen Toplam trafik çarpışması sayısı 1.296.636. Yollarda hayatını kaybeden 3.750 kişi. Yaralı sayısı ise 268.102 kişi. Bu rakam Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi rakamlarıdır. "   Hayatını kaybedenlerin sayısı sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor. Uzmanların görüşü, gerçek rakamın resmi rakamların 2.5 katı olduğudur. Yani her yıl yollarda 8-10 bin kişi hayatını kaybediyor."
Başka bir deyişle sadece geçen yıl gerçekleşen trafik çarpışmalarında 28 yıllık terörün neden olduğu toplam kaybın 1/3 ü kadar cana mal olmuştur. Yılda 10 bin kişiyi teröre kurban etseydik, sanırım bu kadar sakin karşılamazdık. Bu da bir terör TRAFİK TERÖRÜ.
Evet rakamlar bazen hiçbir derde derman olmuyor. Rus lider Joseph Stalin’e atfedilen sözdeki gibi bir kişinin ölümü trajedi, 1 milyon kişinin ki sadece istatistiktir.

Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız. En basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”.  
Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Ve, Tanrının nokta koyduğu yere soru işareti konulamaz!

Kimdir Trafik mağdurları?
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her evde…
Trafik çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan oluşur. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösterir. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır. Trafik Kazalarını Önleme Derneğinin yaptırdığı araştırmaya göre her 11 aileden biri Trafik mağduru…
Çarpışma olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile karşılaşır. Ambulans ve Acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir.
Ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma dosyasını hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile muhataptır. 
Polis soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma Bakanlığı ve Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Çarpışma sonrasında alınacak ya da alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek
sürecinde de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar vardır.  
Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı . Haklarımızı, bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz.
Vazgeçmek, yapacağın en son şey olsun ki, vazgeçtiğinde, "keşke" diyebileceğin bir şey kalmasın… “Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu” FEVR ‘in yaptırmış olduğu araştırmaya göre ölümlü trafik çarpışması sonrasında yaşanılan ölüm acısı, 1/3 oranında insanın çarpışmadan sonraki 3 yıl içerisinde intihar ettiğini, %62 oranında insanın da depresyon altında olduğunu göstermektedir. Biz de bu mağdurlardan biriyiz. Ve ne yazık ki ne ilk, ne de sonuncu olacağız.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama trafik çarpışmalarının yol açtığı gerçek yangın çok daha fazlasını içeriyor. Özellikle 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik çarpışmaları. Bu çarpışmalar ülkemizde ve dünyada her gün, birçok ailenin hayatını karartmaya devam ediyor.
Çarpışma nedeni ile yaşanan acı kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar, mağdurların ve mağdur yakınlarının yaşam kalitesini düşürüyor. Çarpışma sonrası, özellikle yargı safhasında verilen/alınan cezaların yetersizliği, mağdurların acıları ve kayıplarının yanında haklı olduklarını ispatlama/kanıtlama çabaları, adalet ve sigorta kurumları ile yaşanan iletişimsizlik, ortaya çıkan sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyor.
Trafik Mağdurlarının bir de duygusal anlamda yaşadıkları vardır. Kayıplar, arkada kalmak ve sakatlık sonrasında yaşama devam etmek. Bir gün önce sokakta yürürken tekerlekli sandalye ile yaşama devam etmek ya da bir uzvunuzu kaybederek yaşama tutunmak hiç de kolay değildir. Trafik çarpışmaları sonradan olan engellilik durumunda ilk sıralarda yer alan
en önemli etkendir. Ve trafik çarpışmaları bir halk sağlığı sorunudur…
Siz hiç yollarda en sevdiğinizi kaybettiniz mi? Oğlunuzu, kızınızı, eşinizi ya da dostunuzu, bir anda  “hoşçakal bile diyemeden” büyük bir sorumsuzluk ve dikkatsizlik sonucu kaybettiniz mi? İnsan çok yakınını kaybettiği zaman, bir anda ne kadar çaresiz olduğunu görüyor ve hiç bir şey yapamıyor. Sadece boğazına bir düğüm takılıyor ve o düğümle yaşamaya alışıyor…
Travma kelime anlamı olarak,  sarsan, zedeleyen ve zarar veren fiziksel, kimyasal ve psikolojik etkiler olarak tanımlanıyor.  Trafik çarpışmaları da sarsan, zedeleyen ve zarar veren travmatik bir olaydır.
YARGILAMADA TRAFİK MAĞDURLARININ EN BÜYÜK SORUNU!  İNSAN ODAKLI YARGILAMANIN YAPILMAMASI VE MADDİ SONUÇLAR ORTAYA ÇIKARILARILARAK DAVALARIN  SONUÇLANDIRILMASIDIR
Ben  bir trafik mağduruyum, kardeşimi kaybettim,  çok fazla keşkemiz kaldı bizim. Ama en büyük keşkelerimiz yine yargı sürecinde oldu. Benim gibi pek çok trafik mağduru da yargı sürecinde hep keşkelerle yaşadı.
Kapsamlı bir soruşturma yapılmadı.
Müşteki taraf olarak hiçbir zaman mahkeme tarafından isteklerimiz dinlenmedi.
İsteklerimizin haklılığını hiçbir şekilde mahkeme heyetine anlatamadık.
Bilirkişiler maddi hata üzerine yoğunlaşarak değerlendirdiği dosyalarda yine maddi sonuçlar çıkarıp, insani değerleri yok saydılar.
Bizim ve diğer mağdurların ne durumda olduğumuzu hiç düşünmedi adalet, kader dedi… Adli tıp bunu doğrular şekilde rapor gönderdi.
İşte bu nedenle bir sürü mağdur hakkını savunamıyor. Çünkü hiçbir sonuç alamayacağı ön görüsü baştan mağdurların  karşısına çıkıyor…
Dava başladığı tarihte, inceleme tam ve eksiksiz yapılmış olsaydı, benim davamda da “İhmal sonucu kastten adam öldürme” iddianamesi, çarpıp-kaçma olayı da değerlendirilerek sonuçlandırılsaydı, Dava sonucu ödül şeklinde bir ceza ile taksirle adam öldürmeye dönüşmezdi.


21 Kasım 2013 Perşembe

Çocuklar, çarpışmalar ve Dünya Çocuk Hakları Günü...

Dünya Trafik Mağdurları Günün ardından hafta yine bol çarpışmalı başladı. Dün (20.11.2013)Güngören'de bir Minibüs hız ve sollama nedeni ile köprüden uçtu, 2 kişi hayatını kaybetti ve 2 de yaralı var. Olay anı ile ilgilenen medya hemen sonrasında haber yapmaya başladı. 2 gün önceki Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü zaten önemli değildi. Görüntü kayıtlı haberi sürekli gösterdiler ama bu gün unutulur gider. Minibüstekiler travmalarıyla, kayıpların yakınları acılarıyla, yaralılar tedavileriyle bir başlarına kalırlar.
Minibüsler denetlenecekti sürekli, yazılıp çizildiydi, ayakta yolcu almayacaklardı, sürücü eğitimleri verilecekti ama 3-5 yapıldı bitti. Belki bu gün yine yapılıyordur, yarın unutulur. Bizim takip etmemiz gerekiyor, biz talep edeceğiz ki, yönetenler yapacak. Şikayetlerimizi bıkmadan usanmadan söyleyeceğiz ki, çözüm yaratsınlar, Öyle bir şey olmaz nasılsa deyip, yürüyüp gitmeyeceğiz çünkü tüm kurallar ve denetimler bizim için koyuluyor. Eğer uygulanmayacaksa neden koyup boşa zaman harcıyorlar.
Pazartesi günü bir okula seminere gittim. Biraz karışıklık oldu başta, bana 11-14 yaş denmişti, katılımcılarım 7-9 yaştı. Arabayı park ederken 3 çocuk top oynuyordu, ben gelince içeri girmek zorunda kaldılar. Yaklaşık 1 saat boyunca "nereden geldi bu kadın?" bakışı ile baktılar. 7-9 yaş katılımcılarım şahane bir şekilde aynı anda konuşup, aynı anda soru sorup, aynı anda bağıra biliyorlardı. Öğretmenleri ise onlar sussun diye daha fazla bağırıyordu. Bağırış çağırış başladık, kuralların ne olmasını gereketiğini hepsi biliyordu, çocuktan al haberi derler ya, yaya geçidinde arabalar ne yapmalı diye sorduğumda birisi kalkıp, yavaşlamak gerekir ama annem de babam da hızlanıyor, annemin babamın yaptığı doğrudur örtmenim dediler. Üst geçit sevmediklerini, tellerden atlarken "spider man" olduklarını anlattılar. Hepsi hızlı araba kullanmak istiyor. Emniyet kemerini sadece ön koltukta takıyor. Anne ve babaları genelde direksiyonda cep telefonu kullanıyor, sadece bir kaç tanesi özellikle kulaklık kullandıklarını söyledi. Özel bir okuldu bu okul, konumu itibariyle tam virajın keskin yerinde ve akan bir trafikte giriş kapısı, Büyükşehir'e defalarca dilekçe verdikleri halde "trafik ışıklarını" koyduramamışlar. Eğlenceli bir sunum oldu, biraz sese zararlıydı, bağırarak konuşmak gerekiyordu ama beni tekrar çağırdı çocuklar, hatta sonuna doğru top oynayanlar bile yine gel dediler. Şimdi onlardan 2 tanesi ile radyo programı yapacağız, bunu da çok ciddiye aldılar, kim gelecek diye önce bir bağırtı oldu. Öğretmenlerinin seçeceğini söyleyince, taşlar ortaya döküldü. Saç çekenin kim olduğundan, sınıfı kirletene kadar bütün gizli kalmış herşey isim isim çıktı ortaya. Öğretmen seçince haber verecekler. Bu hafta sonu da trafikle ilgili dileklerini gönderecekler. Çok keyifli dilekler çıkacaktır sanırım. Hiç birisi sokakta oynamamış, sokakta tek başına yürümemiş, sitede oturanlar sadece bisiklete biniyormuş, diğerleri ancak hafta sonu anneleri ya da babaları parka götürürse biniyormuş. Ben çocukken diye söze başlamıştım ama hevesim kursağımda kaldı çünkü bir tanesi "örtmenim çok eski yani biz bilemeyiz o zamanları" dedi...
Dün "Çocuk Hakları" günüydü, trafik çarpışmalarında yaşamını yitiren her 100 kişiden 26'sı çocuk... Yılda 10.000 kişi desek, 2.600 çocuk yollarda hayatını kaybediyor. Oysa her çocuğun en temel hakkıdır "Güvenli yollarda yürümek". Çocuklar için ve kendimiz için "Güvenli yollar ve yasal düzenlemeleri"i
stiyorum. Siz de isteyin, sokağa adımımı attığım attığım andan itibaren yollarda kurban olmamak için isteyin.


18 Kasım 2013 Pazartesi

Trafik Mağdurlarını Anma Günü ve Sakarya’daki Minibüs Sürücüsü

Bizim için 7. Trafik Mağdurlarını Anma Gününü dün  geçirdik. Bağdat Caddesi’ndeydik, Ankara ise Kuğulu Park’ta. Ankara ilk etkinlik için çok heyecanlıydı ve çok da başarılı oldular. Biz ise Şaşkın bakkal ışıkların yanında yolun kenarına ağacımızı ve masamızı kurduk. Geçişe engel olmadık ama geride de değildik. Binlerce insan önümüzden geçti. Kafalarını çevirip baktılar ama görmediler. Bazıları gördü ve “nasıl olsa bu işler düzelmez” dedi, bazıları “bu iş çok fena” dedi, bazıları da ilgilendi, dileklerini yazdı, uzun sohbet etti. Benim favorim bir beydi, yanıma geldi ve bir kalem alabilir miyim dedi,  buyrun dedim, ufak kağıt ile birlikte kalemi verdim. Bu arada Fahri Trafik Müfettişi olduğunu söyledi, ben saf bir şekilde kağıt ufak ise büyük kağıt vereyim size dedim, çünkü konu ile ilgili ya, belki daha çok yazar diye. Verdiği yanıt ile bütün hayallerim yok oldu, çünkü “ben sadece kalem istedim, ceza yazacağım da gördüğüm araçlara kalemim yok” dedi.  Bunun üzerine bir şey dememek gerekirdi ama ben de onun anlayacağı bir şekilde yanıt vermeyi uygun gördüm, “eğer kalem istiyorsanız, trafik ile ilgili dileğinizi yazmanız gerekir” dedim. Yazdı, yazı okunmuyor ama yazdı…
Yanımızda Cola standı vardı, fotoğrafını çektir kutuya bastır gibi bir kampanya yapıyorlardı, önünde uzun kuyruklar vardı. Biz o kuyruğa baktık kaldık. Yılda 8-10 bin kişiyi yollarda kaybeden bir ülkenin vatandaşı olarak bir anda Cola şişesinin üzerinde resim olsam dedim…
Basın geldi, kameraları görünce insanlar toplandı, yurdum insanının genel yapısı, görüş bildirmeyi, şikayet etmeyi sever ama çözümün parçası olur musunuz diye sorduğunuzda, ben almayayım der. Bundan sonraki Anma Gününde bir prodüksiyon şirketi ile anlaşıp birkaç kamera kiralayacağım ve en azından televizyona çıkmayı isteyenler katılacaklar. Bir de gelecek yıl aşure dağıtmayı uygun bulduk. Hem aşure zamanına denk geliyor hep, hem de bedava yiyecek stantları hep kalabalık .
Bir de yakınlar var, konu ile ilgili olanlar, hep takdir edip, takviye yapacağını düşündüğünüz  zamanlarda işi çıkanlar. En eğlenceli kısmı bu oluyor, etkinlik sonrası ya da öncesi telefon susmuyor. “Çok gelmek istiyorduk ama ….. nokta noktanın devamı “lastik patladı, yan yattı şeklinde “devam ediyor. “Çok önemli bir konu, biz de bu konunun çok üzerinde duruyoruz. Terörden daha çok insanımızı çarpışmalarda kaybediyoruz.  Kanayan yara, acı tablo” gibi cümle başları ile devam eden açıklamalar. Unutmayın ve hatırlayın, her yıl kasım ayının 3. Pazarı Trafik Mağdurlarını Anma Günü.
Anma Günü için caddeye giderken Orhan Saat, Opsiyon Haberde yayınlanan bir haber göndermiş, Sakarya’da bir minibüs  sürücüsünün  aldığı ceza haberi. “ Sakarya'da7 ayda, bir ölümlü, 2 yaralamalı trafik kazası yapan, direksiyon başında uyuyup bisikletliye çarptığı görüntülerle ülke gündemine giren O.G. isimli minibüs şoförü, ölümlü kazadan 1 yıl 8 ay, direksiyon başında uyumaktan ise 2 ay 15 gün ceza aldı. 3 ay süreyle ehliyetine el konması kararlaştırılan şoförün, cezaları ertelendi.” Bu haber ilk yayınlandığında çok konuşulmuştu, dava öncesi, sürücü açıklama yapmıştı “alkollü değilim yorgundum” diye. Özrü kabahatinden büyük derler ya işte öyle bir şey… Ölümlü çarpışmadan 1 yıl 8 ay, uyumaktan da 2 ay 15 gün ceza almış. Bir de ehliyetine 3 ay süre ile el konmuş. Hiç mahkemeyi işgal edip de zaman, para harcamasalardı daha iyi olurdu herhalde. İyi halden ve sabıkasının olmaması nedeni ile de ceza ertelenmiş.  Acaba bu kararı veren hakim hiç düşünmüyor mu? 3 ay sonra yeniden direksiyon başında olacak bu sürücü (tabi ehliyetsiz kullanırsa, o başka!) ya alkolsüz ve yorgun olarak yine araç kullanırsa, kaç kişiye daha zarar verecek? Ya da hiç mi aklına gelmez, benim karşıma çıkarsa bir gün direksiyonda uyurken diye…

17 Kasım 2013 Pazar günü, Trafik Mağdurları Anma günü Bağdat Caddesi ve Kuğulu Park dilek ağaçları, Cola standı, kalemi olmayan Fahri Trafik Müfettişi , gelmek isteyip de işi çıkanlar ve Sakarya’daki minibüs sürücüsü ile geçti bitti...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Siz hiç yollarda en sevdiğinizi kaybettiniz mi?

Oğlunuzu, kızınızı, eşinizi ya da dostunuzu, bir anda  “hoşçakal bile diyemeden” büyük bir sorumsuzluk ve dikkatsizlik sonucu kaybettiniz mi? İnsan çok yakınını kaybettiği zaman, bir anda ne kadar çaresiz olduğunu görüyor ve hiç bir şey yapamıyor.  Sadece boğazına bir düğüm takılıyor ve o düğümle yaşamaya alışıyor…

17 Kasım 2013 Pazar, Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü. Bizim boğazımızdaki bu düğümden dünya üzerinde de milyonlarca insanda var. Herkesin bir hikayesi var, tadı damağında kalmış ve yazılacak çok sayfası boş kalan... Yollarda hayatını kaybeden ve yaralanan milyonlarca insanı her yıl kasım ayının 3. pazarı sevgi ve saygı ile anıyoruz.


Gazetelerin, bayram sonrası yer verdiği haberlerde yine aynı başlıklar vardı :     “Yollar Kana Bulandı”, “Acı Tablo”…  Uzun bayram tatilinde meydana gelen trafik çarpışmalarında, 131 kişi hayatını kaybetti,  6 bin 738 kişi de yaralandı . Bu rakam sadece olay anında hayatını kaybedenleri kapsıyor, hastanede ya da daha sonra hayatını kaybedenler bu rakama dahil değil.”

Trafik ve trafik çarpışmaları ülkemizin en önemli sorunlarından birisi. Yıllardır sürüp gitmekte ve kanıksanmış bir sorun olarak da büyümeye devam etmektedir. Trafik çarpışması ve sonrasında yaşananlar, her gün ortaya çıkan çözümsüzlükler ise azalacağına , her geçen yıl daha da artıyor. Trafik çarpışmaları sonrası özellikle adalet, sigorta, rehabilitasyon ve yargı sistemi trafik mağdurlarının yaşam kalitesinin düşmesine neden oluyor.

Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız, en basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız ve birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Biraz dikkat etsek, önce kendi güvenliğimizi düşünsek, kendi sorumluluğumuzu anlasak ve bizim başımıza gelmez demesek belki de yollarda bu kadar çok kayıp vermeyiz.

Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dünyada güvenli yolların hala sağlanamaması ve yol kayıplarının-yol yaralanmalarının önüne geçilememesi bizim ülkemizin olduğu gibi tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri.

Dünya üzerinde herkes öncelikle yayadır. Her yaya güvenli yollarda erişim hakkına sahiptir. Araçlar için yapılmış kuralların içerisinde, kaldırımlar bile araçlar tarafından işgal edilmiş ve yayalar “Korunmasız Yaya” ya dönüşmüştür. Günlük yaşamda bisiklet kullanımı teşvik edilirken,yollar aynı tehlike içerisinde korunmasız yayalar ve bisikletliler için tehlike oluşturmaktadır.
  
Tüm bu tehlikelere karşı, karar vericileri ve uygulayıcıları  TRAFİK TERÖRÜNE  karşı birlik olmaya çağırıyoruz.

1.     Trafik çarpışmaları sonrasında meydana gelen ölümler ve yaralanmaları bir ülkenin yol güvenliğini belirler. Korunmasız yayalar, bisikletliler ve Trafik Mağdurları olarak, Güvenli yollar istiyoruz.

2.     Yollar kamu malıdır ve insanlar arasında bir iletişim ağı oluşturur. Araçlara tanınan ayrıcalığın Yayalara tanınmasını istiyoruz.

3.     Yaya gecitlerinde yol hakkı yayalarındır. Bekleyen yayayı gören ilk araç durmak zorundadır Öncelikli olarak okul ve hastane gibi kurumların önündeki yaya geçitlerinden başlayarak, tüm  yaya geçitlerinde acilen %100 güvenli geçiş istiyoruz.

4.     Yol kayıpları, yaralanmalar ve güvenli ulaşım,  bir insan hakları konusudur. Trafik çarpışmaları sonucu meydana gelen ölümler ve yaralanmalar “İnsan Hakları İhlali” olarak ele alınmalıdır.

5.     En önemlisi de cezalar caydırıcı olmalıdır. Mevcut yasada değişiklikler yapılmalı ve ödül şeklinde cezalar uygulanmamalıdır. Verilen cezalar,  mağdurların mağduriyeti daha da fazla artırmakta, trafik çarpışması  davalarında kapsamlı soruşturmalar yapılmamakta ve bu da güvenilir adaleti engellemektedir. Ve Yasa Koyucuların ve de yasaları uygulayanların cezaların caydırıcı olması için yeni bir düzenleme yapmalarını, “çarpıp-kaçan”ları ve bu tip eylemlerin ikinci derecede cinayet ve ikinci derecede cinayete teşebbüs olarak kabul gören yasal düzenlemelerin yapılmasını ve uygulanmasını istiyoruz.

6.     Trafik mağdurlarına, uluslararası standartların sağlanması, rehabilitasyon, yargı ve sigorta konularında gerekli desteğin Devlet tarafından verilmesi talep ediyoruz.


Tüm karar verici otoritelerin ve siyasetcilerin Trafik Çarpışmalarına karşı ortak bir çalışma yapmasını, Yaklaşan seçim sürecinde, yerel seçim kampanyalarında trafik çarpışmalarının önlenmesi ile ilgili  projelerin yer almasını, Devlet desteği ile her birey, kurum ve kuruluşun katılacağı ortak bir kampanya ile yol kayıplarına karşı mücadele istiyoruz…  

Trafik Mağdurları Kimdir?
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her evde…
Trafik çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan oluşur. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösterir. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık
Bakanlığı ile karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir.
Ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma dosyasını
hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile muhataptır.
Polis soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma Bakanlığı ve Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde kadermiş anlayışı Yargı döneminde hala devam etmekte, giden gitmiş, kalanı kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini göstermektedir. Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve hakim takdirinde bir karar olduğu için de , basit bir trafik davası olarak görülmeye devam etmektedir.  AB ülkelerinde çarpıp kaçmak, “yaşam hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır.“ Oysa çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını ihalal etmektir. “ Hukuk davasında çıkan tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşaması sonunda ödenmeden yok olup gitmektedir. 
Çarpışma sonrasında alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek
sürecinde de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar vardır.
Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı . Haklarımızı, bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz.

Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü


Her yıl Kasım ayının 3. pazarı Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü, 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından Trafik Mağdurlarını Anma Günü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı. “Bir ülkenin trafik kayıplarına  ve yaralanmalarına gösterdiği önem, yol güvenliğine verdiği önemi de gösterir.”

28 Ekim 2013 Pazartesi

Sayın yetkili, ( ilgili sorumsuz editörlerinize iletiniz lütfen)


Alpar bu gün mail atmış ve ben de herkesle paylaşıyorum bu maili. Belki bu ülkede 100 tane daha Alpar olsa sorunlarımız azalır ve her gün daha güzel bir ülkede uyanırız. Alpar  çok değerli bir dostum, sıra dışı bir adam, geçen yıl kürekle Venedik'e gitmişti. Ondan önce de Nepal'e gidip Aşram'a girmişti. Bu yaz Likya yolunda bisiklet turları yaptı. İstanbul'un kastığı insanlardan benim arkadaşım. Büyükada'da oturuyor çünkü en sakin orayı buldu, yazın da gelmiyor zaten. Kışları İstanbul'da , yazları da Bucak'ta geçiriyor. Yaşadığı yerde elektrik bile yok daha, yakında bağlanacak. Bu yıl başı bir arazi aldı ve orada tarım ve alternatif turizm yapacak. herşeyini de kendisi yapıyor.  Çok güzel bir yer olacağına da eminim, daha görmedim. Benim canım arkadaşım televizyon da izlemez, haberlere de bakmaz. Çünkü baktığım anda, baştan sona herşey saçma ve arızaya geçiyorum diyor, ... Ama nasıl olduysa bu gün ntvmsnbc'yi açmış ve bir trafik çarpışması haberi görmüş. Sonrasında da hemen yazmış mailini. 
sakın yazmış da ne olmuş demeyin. Çok önemli, eğer insanlar tepkilerini dile getirseler, bizler de bu saçmalıkların azaldığını görürüz. Dikkate alacaklar mı? Bilmem? Belki alırlar, ben de yarın dernek olarak aynı haber için Alpar'ın da mailini ekleyerek göndereceğim. belki bu yazıyı okuyacak yöneticilerden biri ve daha sonra yaptıkları haberde dikkatli olacaklar. 
Alpar'a teşekkürler ve keşke daha 99 tane Alpar olsa... 
Sayın yetkili,
( ilgili sorumsuz editörlerinize iletiniz lütfen)
Bir insanın korkunç bir trafik kazasının görüntülerinin videosunu yayınlayıp bu kişinin sağlık durumu, çarpan kişinin cezalandırılması, oradan geçenlerin tepkisizliği gibi gerçekten haber olması gereken her şeyi atlayıp, umursamayıp sadece bir insanın belki de ölümünü adeta magazin haberi gibi veren yayın anlayışınızı kınıyorum.
Üstelik bizimkisi gibi bir ülkede , herkesin neredeyse trafik kazalarından, insan hatalarından bir şekilde  mağdur olduğu bir ülkede sorumsuzluğunuzdan, her şeyi magazine indiren sığ bakış açınızdan dolayı bu sözde haberi yapan herkesi, editörünü taaa yönetim kurulu başkanınıza kadar kınıyorum.
Umarım bu sorumsuzlukta payı olanlar bir
gün kıyısından köşesinden benzer bir şekilde mağdur olup bu kez insan olma onuruna yakışır haberler yaparlar.
2013 yılında bu zihniyete yazıklar olsun.
Alpar Sargın

27 Ekim 2013 Pazar

Unutma &Hatırla....2006'dan Bu Güne

Trafik Mağdurları Anma Günü, ilk kez 2006 yılında duydum. Unutma ve Hatırla!!!
O güne kadar hiç haberim bile yoktu böyle bir günün olduğundan. Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü 2006 dan beri hayatımın mihenk taşlarından biri oldu. 9 Nisan 2006 da Suat'ı Bağdat Caddesinde karşıdan karşıya geçerken kaybettim. 9 Nisan 2006 dan itibaren gün ve gün hayatım değişti. İdil'e geçen yıl söylemiştim, değişmeyen bir cinsiyetim kaldı, diye. 
İnsan çok yakınını kaybettiği zaman bir başka evreye geçiyor. Bir anda ne kadar çaresiz olduğunuzu görüyorsunuz. Hiç bir şey yapamıyorsunuz, boğazınıza bir düğüm takılıyor ve o düğümle yaşamaya alışıyorsunuz. Bende ki bu düğümden dünya üzerinde milyonlarca insanda da var. Evet ben ve benim gibi insanların kaybettiklerini sevgi ve saygı ile anmak için düzenlenen bir gündür Trafik Mağdurlarını Anma Günü. Ve herkesin bir hikayesi vardır, tadı damağında kalan ve yazılacak çok sayfası boş kalan...
İlk kez 1993 yılında Brigitte Chaudhry  tarafından, Fevr (Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu) geçmiş dönem başkanı ve İngiltere, Road Peace Derneği kurucusu Trafik Mağdurları Anma Günü etkinliği düzenlenmiş. Brigitte, 1980 yılında oğlunu Londra'da kaybetmiş. Kırmızı ışıkta geçen bir sürücü çarpmış ve oğlunu kaybetmiş. Çarpan çok ufak bir para cezası ile hayatına devam etmiş, Brigitte ise 7.5 yıl boyunca meclisin önünde oturma eylemi yapmış. Sonunda bir araştırma yaptırmayı karar vericilere kabul ettirmiş, " Trafik çarpışmalarından sonra, trafik mağdurlarının yaşam kalitesindeki düşmeyi" ortaya çıkarmış. Bu araştırma sonucuna göre trafik mağdurlarının yaşamında ilk üç yıl içinde %50 oranında düştüğü ve mağdurların ilk üç yıl içinde 1/3 ünün intihar ettiği ortaya çıkmıştır. Bu araştırma sonucunda İngiltere'de trafik cezaları artırılmış ve yasa değişmiştir.
Ne yazık ki yılların geçmesine rağmen araştırma tekrarlandığı halde çıkan sonuçlar yine aynı....
1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından her yıl Kasım ayının 3. pazarı düzenlenmeye başlanmış.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından küresel bazda Trafik Mağdurlarını Anma Gününü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı. Ben Türkiye'nin tanıdığı tarihe bizzat tanıklık ettim ama tanınması toplumda bilinmesi bir yana devlet kurumlarında bile bilinmedi. 
2006'dan günümüze hazırladığımız bültenlerin hepsi de yazının devamında ve 17 Kasım 2013 Trafik Mağdurlarını Anma Günü, lütfen siz de Unutmayın ve Hatırlayın!!!
 Trafik Mağdurlarını Anma Günü Bültenleri
2006 YILI
Bülten yayınladık, basına ve karar vericilere gönderdik. Hiç yanıt gelmedi, sadece Yalçın Bayer ve birkaç internet sitesi yer verdi.
Basın Bülteni
Beni unutma ve hatırla
Dünya Trafik Mağdurları Anma Günü’nde....
“Trafik Kazalarında Ölen ve Yaralanan Milyonlarca İnsanı” anıyoruz
Trafik kazalarında ölen veya yaralanan milyonlarca mağdur, 19 kasım pazar günü
“Dünya Trafik Mağdurları Anma Günü’nde anılacak.
1993 yılında Fevr (European Federation of Road Traffic Victims/Avrupa Trafik Kazaları Mağdurları Federasyonu) tarafından İngiltere’de başlatılan ve her yıl kasım ayının üçüncü  pazar günü olarak belirlenen “Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü”, 2005 yılından bu yana, uluslararası bir gün olarak gündemde tutuluyor.
Kazalar ve kayıplar dünyanın her yerinde oluyor. İnsan yaşamı, engelli bir koşu gibi. Bu koşu içerisinde önümüze birçok engel çıkıyor. Trafik kazaları ise, bu engellerin en büyüğü. Sorumsuzluk,  dikkatsizlik ve duyarsızlık sonucu oluşan  kazalar,  bazen yok ediyor, bazen de kişileri engelli bırakıyor. Ülkemizdeki trafik kazalarının bilançosu adeta bir savaş sonucu gibi! 2006 yılının ilk dokuz ayında  478.161 kazada, 2.565 kişi hayatını kaybetti, 100.979 kişi yaralandı ve tahmin edilen maddi hasar da 548.359.713 YTL civarında.
Özellikle 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik kazaları. Bu  kazalar ülkemizde ve dünyada her gün, birçok ailenin hayatını karartmaya devam ediyor. Kaza nedeni ile yaşanan acı kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar, mağdurların ve mağdur yakınlarının yaşam kalitesini düşürüyor.  Kaza sonrası, özellikle yargı safhasında verilen/alınan cezaların yetersizliği, mağdurların acıları ve kayıplarının yanında haklı olduklarını ispatlama/kanıtlama çabaları,  adalet ve sigorta kurumları ile yaşanan iletişimsizlik, ortaya çıkan sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyor.
Biz de bu mağdurlardan biriyiz. Ve ne  yazık ki, ne ilk, ne de sonuncu olmayacağız.
DİLEĞİMİZ, Lütfen her yıl, Kasımın üçüncü pazarı, trafik terörüne kurban gidenleri, siz de hiç olmazsa bir gün için  hatırlayın ve  bu terörün durması için desteğinizi esirgemeyin! Ulusça çok değerli insanlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. Cezalar caydırıcı olmalı, herkes kurallara uymalı, uymayanları uyarmalı ve sadece kendimizi değil, karşımızdakini ve yanımızdakini de düşünerek kayıpları azaltmalıyız. “İnsanların gözlerinin ve tenlerinin renkleri farklı farklı bile olsa,  gözyaşlarının rengi aynıdır” Üstün Dökmen.

2007 YILI
Kadıköy Meydanında toplandık, yaklaşık 25 kişiydik ve mum yaktık, bir de saygı duruşunda bulunduk. Meydanda basın açıklamasını Emniyete bir dilekçe ile duyurmuştuk ve gelen polis sayısı 50’nin üzerindeydi. Meydanın bir tarafında da horon tepen Karadenizliler vardı, onlar da 100 kişi vardı. İçlerinden biri bana gelip “abla bırak bu işleri, içini karartır insanın bu konu, gel horon tep” dedi.
Basın Bülteni
İki ilimizin, Tunceli ve Bayburt’un toplam nüfusundan fazla insanımızı trafik kazalarında kaybettiğimizi biliyor musunuz?
18 Kasım 2007, Dünya Trafik Mağdurları Anma Günü’nde....
“Trafik Kazalarında Ölen ve Yaralanan Milyonlarca İnsanı” anıyoruz
Adeta teröre dönüşen trafik kazalarında, son 26 yılda, ülkemizdeki iki ilin, Tunceli ve Bayburt’un toplam nüfusundan fazla insanımızı kaybettik. 1980-2006 yılları arasında 200 binden fazla insanımız yaşamını yitirdi. Onbinlerce ailenin hayatına ateş düştü. Kural ihlali yapan 10 milyondan fazla ehliyetli sürücü ise hayatınızı her an kâbusa dönüştürebilir.
Şişli Belediyesi, Trafik Kazalarını Önleme Derneği ve Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği, trafik kazalarında ölen veya yaralanan milyonlarca mağdur için 1993 yılından bu yana bütün dünyada kabul edilen 19 Kasım 2007 “Dünya Trafik Mağdurları Anma Günü’nde çarpıcı rakamlarla ülkemizdeki trafik kazalarının korkunç boyutlarını ortaya koyuyor.
Dünya Trafik Mağdurları Anma Günü sayesinde trafik kazalarının neden ve sonuçlarına dikkat çekmek için yapılan açıklamalara göre, ülkemizdeki trafik kazalarının ortaya çıkardığı tablo adeta savaş sonucu gibi! Türkiye’de ehliyetli sürücü  sayısı yaklaşık 20 milyon. Bunların en az yarısı  kural ihlali yapıyor. Başka deyişle 10 milyon potansiyel intihar komandosu... 1980 ile 2006 arasındaki 26 yıl içinde resmi rakamlara göre 137 binin üstünde insan trafik kazalarında öldü. Bu rakamlar sadece kaza yerinde ölenleri kapsıyor; hastane yolunda, hastanede ve daha sonra ölenleri, kaydedilemeyenleri kapsamıyor. Gerçek rakam 200 binin çok üstünde. Bu aktardığımız sayılar birer rakam değil sadece, anımsatıyoruz: Hepsi birer insan.
Geçen her 3 dakikada bir çocuk ölüyor
Her 3 dakikada bir çocuk trafik kazası yüzünden hayatını kaybediyor. Özellikle 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik kazaları. Bu  kazalar ülkemizde ve dünyada her gün, birçok ailenin hayatını karartmaya devam ediyor. Kaza nedeni ile yaşanan acı kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar, mağdurların ve mağdur yakınlarının yaşam kalitesini düşürüyor.  Kaza sonrası, özellikle yargı safhasında verilen/alınan cezaların yetersizliği, mağdurların acıları ve kayıplarının yanında haklı olduklarını ispatlama/kanıtlama çabaları,  adalet ve sigorta kurumları ile yaşanan iletişimsizlik, ortaya çıkan sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyor. Biz de bu mağdurlardan biriyiz. Ve ne  yazık ki ne ilk, ne de sonuncu olacağız.
DİLEĞİMİZ, Lütfen her yıl, Kasımın üçüncü pazarı, trafik terörüne kurban gidenleri, siz de hiç olmazsa bir gün için  hatırlayın ve  bu terörün durması için desteğinizi esirgemeyin! Ulusça çok değerli insanlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. Cezalar caydırıcı olmalı, herkes kurallara uymalı, uymayanları uyarmalı ve sadece kendimizi değil, karşımızdakini ve yanımızdakini de düşünerek kayıpları azaltmalıyız.

2008 YILI
Şişli cami yanında meydanda buluştuk, basın açıklaması sırasında yerde üzerine gazete örtmüş arkadaşlarımız vardı. Basın  yer vermeye başladı, televizyonlarda da haber oldu.
Basın Bülteni
Yollardaki terör hergün can almaya devam ediyor. Sadece 9 günlük bayram tatilinde meydana gelen  kazalardaki bilanço 147 kayıp, 673 yaralı…
Trafik Mağdurları her yıl kasım ayının 3. pazarı (16 Kasım 2008) anılıyor. Dünya genelindeki trafik kazalarında her gün 1.3 milyonun üzerinde insan ölmekte ve bu rakamın kat be kat üzerinde yaralanmalı kazalar meydana gelmektedir. Yaralanmalı kazaların büyük bir bölümü de kalıcı sakatlıklara neden olmaktadır. Ölen her insanın yanında en az bir kişi de hayat boyu sürecek kalıcı sakatlıklarla baş başa kalmaktadır. Her gün yollarda hayatını kaybedenlerin sayısı, 11 Eylül Amerika saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısına denk hale gelmiştir.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama trafik kazalarının yol açtığı yangın çok daha fazlasını içeriyor. Ailelerin kaza sonrası yaşadıkları şok durum, kayıplar ve yaralanmalar sonucu oluşan travma, yaşanan adaletsiz uygulamalar nedeni ile zaman içinde iyiye gideceğine, maddi ve manevi daha da kötüye gidiyor. Ülkemizde trafik kazası sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı resmi olmayan rakamlara göre yıllık 8.000-10.000 kişi arasında. Resmi rakamlara göre ise, 2007 yılı içinde toplam 749.456 kaza olmuş, 3.459 kişi hayatını kaybetmiş, 149.140 kişi ise yaralanmış. 9 günlük şeker bayramında  (2008) ortaya çıkan bilanço 147 kayıp, 673 yaralı… Bu rakam bile olayın ne kadar büyük boyutta olduğunu gösteriyor. Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR tarafından yapılan araştırma sonucu mağdur ve mağdur yakınlarının 1/3’ünün, ilk 3 yıl içinde intehar ettiğini ve %62 oranında mağdur ve yakının depresyonda olduğunu gösteriyor. Biz de bu mağdurlardan biriyiz . Ve ne yazık ki ne ilk, ne de sonuncu olacağız…
Sizden Dileğimiz, “Lütfen her yıl kasım ayının 3. pazarı, trafik terörüne kurban gidenleri siz de hiç olmazsa bir gün için hatırlayın ve bu terörün durması için desteğinizi esirgemeyin! Ulusca çok değerli insanlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. Cezalar caydırıcı olmalı, herkes kurallara uymalı, uymayanları uyarmalı ve sadece kendimizi değil, etrafımızdakileri de düşünerek kayıpları azaltmalıyız.” Her yıl Kasım ayının 3. pazarı Trafik Mağdurlarını Anma Günü.  Anma Günü , 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından Trafik Mağdurlarını Anma Gününü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı. “Bir ülkenin trafik kazaları ve yaralanmalarına gösterdiği önem yol güvenliğine verdiği önemi de gösterir.”
2009 YILI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trafik Şubesinin katılımı ile Taksim meydanında Anma düzenledik, kalabalıktı ama yine hiçbir siyasi parti kefen giydik ve basın açıklaması yaptık. Aynı zamanda meydandakilere kırmızı karanfil dağıttık. “Trafik Mağdurları Yol haritası”nın ilk baskısını da o gün dağıttık, ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda neler yapılması gerektiğini bir kitapta toplamıştık.
Basın Bülteni
Her gün gazetelerde okuduğumuz ve televizyon haberlerinde izlediğimiz trafik kazası haberlerine toplum olarak ne kadar alışkınız değil mi? ” Yazık olmuş, çok da gençmiş, vah vah vah… Kader ne diyelim?” diyoruz, hep birlikte. Ama trafik kazaları bir kader değil. Bir anlık dikkatsizlik, sorumsuzluk ve saygısızlık sonucu oluşan ama telafisi hiçbir zaman mümkün olmayan bir olay. Kazalarda zarar araç gören araçların yedek parçası var ama ya insanların?
Her yıl yollarda çok büyük değerlerimizi yitiriyoruz yada sakat kalmalarını seyrediyoruz Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2008 yılında  929.304 kaza olmuş,  4.228 kişi yollarda hayatını kaybetmiş, 183.841 kişi de yaralanmış. Ama bu rakam sadece kaza anında hayatını kaybedenleri kapsıyor, hastane ve sonrasını da düşünürsek bu rakam çok daha fazla. Uzmanların görüşü her yıl 8.000-10.000 kişi, yollarda hayatını kaybediyor.
Bir yüzyıl kadar önce  dünyada 30 Milyon kişi yaşıyordu. O günlerde de kazalar oluyor ve kimileri hayatını kaybediyor kimiler de sakat kalıyordu. İlk kayıtlı kaza 1896 yılında  Bridget Driscoll isimli bir İngiliz bayanın Londra’da bir arabanın çarpması sonucu hayatını kaybetmesi ve soruşturmayı yürüten savcının “ böyle bir şeyin bir daha asla olmasını istemiyoruz” sözünü ile tarihe geçmiş.  113 yıl sonra ise yılda 1.3 milyon kişi yollarda hayatını kaybediyor ve bir o kadar kişi de kalıcı sakatlıklarla hayatını sürdürmek zorunda kalıyor. Trafik kazaları dünyanın her tarafında olduğu gibi bizim ülkemizde de pek çok ailenin hayatını karartmaya hızla devam ediyor. Teknolojinin yükselmesi ile yol kurbanlarının sayı da artıyor. Kazaların azaltılması için harcanan çabalara rağmen küresel yol ölümleri hızla artmaya devam ediyor.
Kaza sonrası yaşanan sorunlar, uzun ve yıllar süren yargı süreci, sonunda verilen cezaların caydırıcı olmaması yaşanılan kayıpların daha da çözümsüz olmasına neden oluyor. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre (Trafik Kazalarını Önleme Derneği)  her 17 aileden biri trafik mağduru. Kurallara uymuyoruz, en basit önlem olan emniyet kemeri, hız ve alkol kullanımına dikkat etmiyoruz. Direksiyon başına geçince bir canavara dönüşüyoruz. Çarpıp kaçıyoruz, arkamıza bile bakmadan…
Trafik Mağdurlarını Anma Günü , 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından her yıl Kasım ayının 3. pazarı düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından küresel bazda Trafik Mağdurlarını Anma Gününü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı.
Yollarda kaybettiğimiz çok kıymetli annelerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi, eşlerimizi, arkadaşlarımızı ve çocuklarımızı sevgi ve saygı ile anmak için 15 Kasım 2009 da Taksim Meydanına bekliyoruz.

2010 YILI
Bağdat caddesinde Suat’ın çarpışma yerinde bir anma etkinliği düzenledik. İne çok kalabalık değildik. Basında yine yer buldu ve çarpışmadan sonra ikinci kez oraya gittim. Bir sefer de 2006 yılı sonunda trafik ışıklarını kontrol için sabaha karşı gitmiştim.
Basın Bülteni
Her yıl Kasım ayının 3. pazarı Trafik Mağdurlarını Anma Günü.  Anma Günü , 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından Trafik Mağdurlarını Anma Gününü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı. Ama kaza ve kayıp sayılarında bir değişiklik olmadı.
Hepinizin tanıdığı veya akrabası bir Trafik Mağduru vardır. Kaza geçirmiş, kaza sonucu hayatını kaybetmiş ya da sakat kalmış en az bir kişi yakınınızdadır. Gazetelerde ve televizyonlarda alışık olduğumuz haberlerdendir Trafik Kazaları. Kader işte, yazık, çok da gençmiş denilen 3. sayfa haberleridir. Oysa hiçbir araç içinde kullanıcı yokken kaza yapmaz. Aslında kaza denmemesi erekiyor. Kaza kelimesi ile baştan affetmeyi öngörüyoruz. Oysa ki, bir anlık dikkatsizlik, sorumsuzluk ve saygısızlık sonucu oluşan ama telafisi hiçbir zaman mümkün olmayan bir olaydır Trafik Çarpışmaları. Günde minimum 25 kişi hayatını yollarda kaybediyor, 500 kişi de yaralanıyor ve en az 25 kişi de kalıcı sakatlıklarla hayatına devam etmeye başlıyor. Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre 2020 yılında trafik kazaları dünya genelinde %67 artacak ve  Dünya genelinde ölüm nedenleri içinde 2007 yılında 9. sırada olan Trafik Kazaları, 2030 yılında 5. sıraya yükselecek. Bu da bir terör, Trafik Terörü…
Her yıl yollarda çok büyük değerlerimizi yitiriyoruz, yaralanmalarını ve sakat kalmalarını izliyoruz. Uzmanların görüşü, ülkemizde her yıl 8.000-10.000 kişi .yollarda hayatını kaybediyor. Dünya genelinde ise 1.3 milyon kişi hayatını kaybediyor. 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik kazaları. Çarpışma sonrası yaşanan sorunlar, uzun ve yıllar süren, maddi olarak yıpratıcı yargı süreci, sonunda verilen cezaların caydırıcı olmaması yaşanılan kayıpların daha da çözümsüz olmasına neden oluyor.
Yıllar    2007   2008   2009
Kaza Sayısı    825.561.-      950.120.-      1.034.435.-
Kayıp Sayısı        5.007.-         4.236.-            4.300.-
Yaralı Sayısı    189.057.-      184.468.-         200.405.-
•        Bu rakamlar Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığının Sitesinde yer alan resmi rakamlardır. Fakat bu rakam sadece olay yeri kayıplarını kapsar, hastanede yada takip eden yakın zamanda kazaya bağlı kayıpları kapsamamaktadır. Uzmanlar, gerçek rakamların, resmi rakamların 3 katı yani 12.000 civarında olduğunu söylemektedir.
Kurallara uymuyoruz, en basit önlem olan emniyet kemeri, hız ve alkol kullanımına bile dikkat etmiyoruz. Direksiyon başına geçince bir canavara dönüşüyoruz. Sadece kendimizi düşünüyor ve ”bana bir şey olmaz” felsefesi ile yaşıyoruz. Çarpıp kaçıyoruz, arkamıza bile bakmıyoruz. Ama “çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkına kast etmektir.”
TRAFİK TERÖRÜ. Tüm dünyada var olan bir terör. Bizim ülkemiz ise,  ne yazık ki bu terörde en ön sıralarda yer alıyor. Bizler yine bir Anma Gününde, bu soruna dikkat çekmeye çalışıyoruz. Ama bu terör sadece bir gün ve birkaç kişinin dikkat çekmesi ile düzelecek bir sorun değil. Bu da aynı ülkenin terör, işsizlik, açılım gibi çok önemli bir sorunu.   Kanser için her gün yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri bulunuyor, insan sağlığını tehdit eden her virüs için yeni aşılar ve tedaviler geliştiriliyor, sigara için “dumansız hava sahaları” kuruluyor  ama yılda 1.3 milyon kayıp  (10.000 kayıp da sadece Türkiye)  için yani yollarda hayatını kaybedenler için hiçbir önlem ALINMIYOR.
Tüm karar vericileri TRAFİK TERÖRÜNE  karşı birlik olmaya çağırıyoruz.  Ve diyoruz ki, 
1. Trafik Kazaları ve yaralanmaları bir ülkenin yol güvenliğini belirler.
Güvenli yollar istiyoruz.
2. Yollar kamu malıdır ve insanlar arasında bir iletişim ağı oluşturur. Güvenli yollar ve sürdürülebilir hareketlilik için Karayolu ağı dikkate alınarak, kamusal alanlarda korunmasız yayaların gereksinimleri göz önüne alınmalıdır. Araçlar için hazırlanmış olan karayolu haklarının araçlardan, yayalara verilmesi gerekir.
Araçlara tanınan ayrıcalığın Yayalara tanınmasını istiyoruz.
4. Yol kayıpları, yaralanmalar ve güvenli ulaşım,  bir insan hakları konusudur. Ve İnsan hakları ihlali olarak ele alınmalıdır.
Bir insan olarak hakkımızı arıyoruz ve yollarda ölmek yada yaralanmak istemiyoruz…
5. En önemlisi de cezalar caydırıcı olmalıdır. Mevcut yasada değişiklikler yapılmalı ve  ödül şeklinde cezalar uygulanmamalıdır. Verilen cezalar,  mağdurların mağduriyeti daha da fazla artırmakta, trafik kazası davalarında kapsamlı soruşturmalar yapılmamakta ve bu da güvenilir adaleti engellemektedir. Bunun için de etkin ve caydırıcı bir trafik yasamızın olması gerekmektedir.
Bir vatandaş olarak ödül gibi cezalar istemiyor ve yasada yer alan bilinçli taksirin uygulanmasını istiyoruz.
6. Mağdurlara uluslar arası standartların sağlanması, rehabilitasyon, yargı ve sigorta konularında gerekli desteğin Devlet tarafından verilmesi gerekmektedir.
Tüm karar vericilerin ve siyasilerin Trafik Kazalarına karşı ortak bir çalışma yapmasını, Yaklaşan seçim sürecinde, seçim kampanyalarında kazaların önlenmesi ile ilgili de projelerinin olmasını Ve  Devlet desteği ile her birey, kurum ve kuruluşun katılacağı ortak bir kampanya ile kazalara karşı mücadele istiyoruz
Trafik Mağdurlarını Anma Günü , 1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından her yıl Kasım ayının 3. pazarı düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından küresel bazda Trafik Mağdurlarını Anma Gününü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı.

2011 YILI
Şişli Meydanında Doğan haber Ajansından aldığımız çarpışma görüntülerinin sokak sergisini yaptık. Saygı duruşu öncesinde bir saksafon solosu yapıldı.  Basın açıklaması sırasında önümüzde trafik çarpışması oldu, basın yine bizimle birlikteydi. Şişli Belediyesi bir okulu da Anma Günü etkinliğine davet etmişti.
Basın Bülteni
Direksiyon başına oturduğunuz zaman UNUTMAYIN ve HATIRLAYIN!
Trafik Kazalarında Ölen ve Yaralanan Milyonlarca İnsanı Anıyoruz…
Dünyada her yıl 1,3 milyon insan yollarda hayatını kaybediyor. Ülkemizde de resmi olmayan rakamlara göre 10.000 insan yol kurbanı oluyor. Hepimizin ailesinde ya da yakınında bir trafik mağduru vardır. Toplum olarak kanıksadığımız, doğal saydığımız ve kader diye nitelendirdiğimiz bir olaydır trafik çarpışmaları.
Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre 2020 yılında trafik kazaları dünya genelinde %67 artacak ve  Dünya genelinde ölüm nedenleri içinde 2007 yılında 9. sırada olan Trafik Kazaları, 2030 yılında 5. sıraya yükselecek. Trafik ölümlerinin ve yaralanmaları tüm dünyada büyük bir halk sağlığı sorunudur. Bu büyük sorun toplumsal bir katılım ve basit önlemlerle azaltılabilinir.
Mayıs 2009 da Brüksel de WHO tarafından gerçekleştirilen toplantıda çıkan sonuç bildirgesine göre 17-20 Kasım 2009 tarihleri arasında Moskova’da gerçekleştirilen zirvede “ Dünya çapında bir anmadan, dünya çapında bir eyleme” geçildi ve global çerçevede 10 yıllık plan hazırlanarak yol kayıplarının önüne geçilmesi için her ülke çalışmalarına başladı. 10 yıllık eylem planı için Üye Devletleri,  uluslararası kuruluşları, sivil toplum örgütlerini, özel kurumları ve toplum liderlerini Yol kayıplarının önlenmesi için göreve çağırıyoruz. Ve de bu yönde atılmış bir adım olarak, hükümetlerin küresel olarak 11 Mayıs 2011 tarihinde açıkladığı 10 Yıllık Eylem Planını uygulamaya başlamalarını talep ediyoruz.
Her yıl yollarda çok büyük değerlerimizi yitiriyoruz, yaralanmalarını ve sakat kalmalarını izliyoruz. 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik kazaları. Çarpışma sonrası yaşanan sorunlar, uzun ve yıllar süren, maddi olarak yıpratıcı yargı süreci, sonunda verilen cezaların caydırıcı olmaması yaşanılan kayıpların daha da çözümsüz olmasına neden oluyor.
Kurallara uymuyoruz, en basit önlem olan emniyet kemeri, hız ve alkol kullanımına bile dikkat etmiyoruz. Direksiyon başına geçince, elimizde cep telefonları ile  bir canavara dönüşüyoruz, Sadece kendimizi düşünüyor ve ”bana bir şey olmaz” felsefesi ile yaşıyoruz. Çarpıp kaçıyoruz, arkamıza bile bakmıyoruz. Ama “çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkına kast etmektir.” Her türlü ikaz ve uyarıya rağmen geçtiğimiz hafta bayram tatili içinde 68 kişi hayatını kaybetti, 321 kişi de yaralandı. Unutmayın ve Hatırlayın! Dünya Çapında Bir Anmadan, Dünya Çapında Bir Eyleme …
2012 YILI
Mecidiyeköy Cevahir Alışveriş Merkezi önünde sloganlardan hazırladığımız sokak sergisini açtık, bir ney dinletisi ve basın açıklaması yaptık.
Basın Bülteni
Biliyor musunuz?
Ülkemizde resmi rakamlara göre her 29 saniyede bir trafik çarpışması olduğunu ve Türkiye’deki 100 trafik çarpışmasının 14.7’sinde bir çocuğun hayatını kaybettiğini?
Trafik çarpışmalarında yaşamını yitiren her 100 kişiden 26’sı bir çocuk olduğunu?
Ve trafik çarpışması sonucu hayatını kaybeden her dört kişiden birinin, 9 yaşın altında olduğunu Biliyor muydunuz?
Ve biliyor musunuz “bazılarının hoşça kal demeye vakti olmuyor!”
Trafik Mağdurlarını Anma Günü…
Dünya genelinde her yıl 1.3 Milyon insan, trafik çarpışmaları sonucu yollarda hayatını kaybediyor. Ülkemizde ise her yıl, resmi olmayan rakamlara göre 10.000 kişi yol kurbanı oluyor. Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre 2020 yılında trafik kazaları dünya genelinde %67 artacak. Dünya genelinde ölüm nedenleri içinde 2007 yılında 9. sırada olan Trafik Kazaları, 2030 yılında 5. sıraya yükselecek. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre dünya genelinde yaralanma sonucu ölümlerde Trafik çarpışmalarının oranı %23.
Trafik çarpışmaları, ülkemizin büyük ve göz ardı edilen sorunu. Her gün yollarda yaklaşık 25 kişi hayatını kaybediyor. 500 kişi yaralanıyor ve bu yaralanmaların sonucu da 25 kişi her gün kalıcı sakat olarak hayatına devam ediyor. Resmi rakamlara göre 29 saniyede bir bu ülkede bir trafik çarpışması oluyor. Günlük kaza sayısı resmi olarak 2.886. Son 10 yılda gerçekleşen kazaların resmi maddi kaybı 10 Milyar TL. ve biz ülke olarak hala kadermiş diyebiliyoruz ve her gün 3. Sayfa haberlerine “yazık” deyip geçip gidiyoruz. Nedense, her zaman trafik çarpışmaları için 3 maymunu oynuyor ve hiçbir önlem almıyoruz. 
Çok büyük değerlerimizi ve en sevdiklerimizi yollarda kaybediyoruz.. Trafik çarpışması ölümleri ve yaralanmaları ani, şiddetli ve de travmatik olaylar olarak kişiler üzerinde hayat boyu etkisini sürdürüyor.  Çoğunlukla da kalıcı olan travmatik etkiler bırakıyor. Her yıl, dünyanın her köşesinde gerçekleşen yeni çarpışmalarda yaşamını yitiren ya da sakatlanan milyonlarca trafik mağduru ve yakını, yıllardır acı çekmekte olan bu büyük topluluğa  ne yazık ki hızla eklenmeye devam ediyor.  Milyonlarca kişinin yaşamakta olduğu bu büyük acı ve kederin yükü çok ağırdır. Çünkü trafik mağdurlarının büyük çoğunluğu gençtir, 45 yaş altı kazaların birinci nedeni trafik çarpışmalarıdır. Ve ne yazık ki birçok kaza önlenebilir niteliktedir. Ayrıca trafik çarpışmalarından kaynaklanan ölüm ve yaralanma olaylarında mağdurlara ve de ailelerine verilen yanıtlar, çarpışma sonucu uygulanan mahkeme kararları genellikle empatiden uzaktır, eksiktir ve çarpışma sonrasında oluşan yaşam ve yaşam kalitesi kaybı karşısında oldukça yetersizdir.
Sizden dileğimiz ,“Lütfen her yıl kasım ayının 3. pazarı, trafik terörüne kurban gidenleri hiç olmazsa bir gün için hatırlayın ve bu terörün durması için desteğinizi esirgemeyin! Ulusça çok değerli insanlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. Cezalar caydırıcı olmalı, herkes kurallara uymalı, uymayanları uyarmalı ve sadece kendimizi değil, etrafımızdakileri de düşünerek kayıpları azaltmalıyız.”
Her yıl Kasım ayının 3. pazarı Trafik Mağdurlarını Anma Günü.  Anma Günü,1993 yılından itibaren Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu FEVR  tarafından düzenlenmeye başlandı.  26 Ekim 2005 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütünün desteği ile BM tarafından Trafik Mağdurlarını Anma Günü tanındı ve dünya genelinde katılım sağlandı. Türkiye’de 2007 yılından itibaren Trafik Mağdurlarını Anma Günü resmi olarak tanındı.
Çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir İNSANIN YAŞAM HAKKINA KAST ETMEKTİR!